Muhalefet partilerimiz maalesef, seçim başarılarıyla dolu, 12 yıllık, AK Parti dönemini yeterince irdeleyip, kendileri için yararlı ipuçları çıkaramadılar.
Siyaset, hamasi söylemler ve duygular ile ilelebet götürülemez. Mutlaka, akıl ve bilgi siyasetin temelinde olmalıdır. AK Partinin başarısının temelinde; milletin beklentilerini, ihtiyaçlarını, duyarlılıklarını bilimsel metotlarla belirleyip, akılcı çözümler üretmesi vardır. Başbakan Erdoğanın çok iyi bir hatip olması, gönülleri fetheden onurlu duruşu, mazlumlardan yana kararlı tavrı, hak söz konusu olunca tavizsiz teslimiyeti, merhameti, şefkati ve benzeri; milletçe benimsenen, sevilen özellikleri de adeta başarısının perçinleyici unsurları oldu, oluyor.
Muhalefet partilerimizin, yeni ve daha devasa projelerle halkın huzuruna çıkmak yerine; AK Parti iktidarının başlattığı, bitirdiği, devam eden dev projelerine karşı çıkmaları; adeta akıl tutulması gibi.
Sürekli yenilikçi hamleler yaparak; İktidar olmanın yıpratıcı etkisinden kendisini korumayı başaran AK Parti karşısında; umut olabilecek önermeler ve çıkışlar yapamayan bir muhalefet var. AK Partiyi hiç durmadan eleştirmek, Başbakan Erdoğana iftira ve hakaret içerikli savaş açmak, maalesef iktidar yolunu açacak formül değil.
İşin enteresan tarafı; 12 yıl boyunca seçim kaybetmenin nedenlerini araştırmak yerine; seçmeni yani oy kullanan halkı suçlamak hatta aşağılamak, demokratik kültürün ve sandık rejiminin hiç kabul edemeyeceği bir hatadır.
Un, şeker muhabbetiyle, kömür tekerlemesiyle başarı olsaydı, şimdiye kadar netice verirdi. Bazı köşe yazarlarının, aşağılamak amacıyla sürü dediği bu halk; en azından ferasetiyle ve seçimlerde ki isabetiyle kendisini aşağılayanlardan daha çok ileri görüşlü olduğunu ispat etti.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine az kaldı.
AK Parti sıcak Ağustos ayında meydanlarda halkla buluşurken, muhalefetin sadece izlemesi garip. 7 Partinin, hiç olmazsa birleşerek tek bir miting dahi yapmamaları ilginç.
İktidar Partisi her gün kendini tazelerken, siyasetini güncellerken; muhalefetin yorgun düşmesi ve monotonlaşan bir siyaset anlayışı içinde sadece beyanat üretmekle yetinmesi tuhaf değil mi?
Ülkemizin en büyük şanssızlığı; İktidara natif oluşturacak muhalefetin olmayışı. Bu boşluk siyaset dışı illegal oluşumlara fırsat veriyor; muhalefet adına siyaset üretme yetkisini kendinde gören siyaset dışı odakların varlığı ve siyaseti dizayn etme hevesleri tehli-kearz ediyor. İki partinin Cumhurbaşkanı adayının bile, siyaset dışından kulaklarına fısıldanmış (dayatılmış!) olma görüntüsü, milletin dikkatinden asla kaçmıyor. İzmir Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum, bu gerçeği çok açık biçimde dile getirdi.
Şimdi ne olacak?
Erdoğanın ilk turda, Cumhurbaşkanı olacağını tüm kamuoyu araştırmacıları en güçlü ihtimal olarak görüyorlar. Seçim sonrasının siyasi gündemi; muhalefetin ne yapacağı olacak. Yine seçmeni (halkı) suçlayıp, sorumluluğu sürü(!) dedikleri seçmene mi bırakacaklar; yoksa bir özeleştiri yapıp yenilenme süreci mi başlatacaklar?
Uluslararası rekabetin ve bölgemizdeki karmaşanın hüküm sürdüğü günümüzde, ülkesinin yararı için siyaset üretecek yapıcı muhalefete ihtiyaç var.
Muhalefette, yenilenme beklentisi ne düzeyde olur bilemiyoruz ama, gönül istiyki; her olumlu adıma sürekli engel çıkaran, her fırsatta karalayan, siyaset dışı karanlık güç odaklarıyla ilişkiler içine girip kumpas ve tuzaklaratak olan bir muhalefet yerine; Yeni Türkiye vizyonuna uygun, yapıcı, projeci, paranoyalarını yenmiş, milletine ve demokrasisine inanmış, sandığa ve halka endeksli bir muhalefet oluşsun.
Gündem